Kategori arşivi: Genel

DÜNYAYI YÖNETEN ŞİRKETLER..

Dr.Cemil Çakmaklı tarafından ünlü yazar David Korten‘in

Dünyayı Yöneten Şirketler ” kitabına yazılan ÖNSÖZ..

1370010221_b

Bir kitabın yazarı David Korten ve onun dava arkadaşları “herkesin yararına işleyen adil bir dünya anlayışının” onurlu savaşçılarıdır. Dünyayı, uluslararası şirketler ve onların hükümetleri tarafından oluşturulan  “adaletsiz küreselleşme” den ve soygundan kurtarıp, sivil toplum önderliğinde oluşacak “adil küreselleşme” ye doğru götürmek istiyorlar.

Çünkü uluslararası şirketler ve onların hükümetleri eliyle yürütülen bugünkü adaletsiz küreselleşme, katma değer ve üretimin yerine moneter (parasal) soygunu koymakta, dünyanın doğal kaynak ve hammaddelerini gasp ve tahrip etmekte, bunlar üzerinden spekülasyon yapmakta, başta piyasa ve demokrasi olmak üzere insanlığın evrensel kavramlarını çarpıtmakta, bunların yerine insanlığa, maddi tüketime adanmış yaşam biçimleri enjekte etmektedir.

Adaletsiz küreselleşme dünya nüfusunun ancak %10’unun lehine işlemekte, geride kalan milyarlarca insan açlık, hastalık, eğitimsizlik ve güvensizlik ortamında umutsuzca çırpınmaktadır. Bu durum dünyada, insanla – insanın ilişkisini barıştan uzaklaştırmakta, savaşa ve teröre yaklaştırmaktadır.

Öte yandan artan fosil enerji tüketimi daha çok karbondioksit ve küresel ısınmayı, kereste ticareti ve orman katliamı daha az oksijen ve fotosentezi, döngüye katılamayan kimyasal ürünler daha fazla atığın ortaya çıkmasına ve suyun daha da kirlenmesine neden olmakta ve dünyanın varlık sebebi olan “döngü” yü tıkamaktadır.

Bütün bunların sonunda insanın insanla bağının kopması yetmiyormuş gibi insanın doğayla da bağı kopmaktadır. Böylece insanlık kendi kötü sonunu hazırlamaktadır.

Özetle, adaletsiz küreselleşmeyle dünyanın sosyolojisi ve ekolojisi geri döndürülmez biçimde yok edilmektedir.

Bu gidiş durdurulmalıdır. Devid Korten ve arkadaşlarının mücadelesine katılmalıyız. Bu mücadeleye katılmanın şartı  da onları doğru anlamaktır.

  • Bu kitapta da anlatıldığı gibi, onlar “şirket” e karşı değillerdir. Onlar uluslararası  ve

moneter şirket gücünün, yerel üretim şirketlerine verilmesini öneriyorlar.

  • Onlar piyasaya karşı değiller. “Kaynakların en etkin bölüştürülmesi için piyasalar

yeniden düzenlemelidir “ diyorlar. İnsanların refahı için etkin bir sanayi ve ticaret sisteminin  olması gereğinden bahsediyorlar. Ancak bugün küresel piyasalara sanayi ve ticaret değil, mali spekülasyon egemendir. Dünya piyasalarında her gün dolaşan 2  trilyon doların ancak %2’si mal ve hizmet ticareti ile ilgilidir. Karşı olunan işte “bu yanlış piyasa”dır.

Yanlış ekonomik ve kültürel temellere dayalı adaletsiz küreselleşmeye direniş. Korten’in de söylediği gibi, tek başına kaybeden bir stratejidir. Direnişin önüne çözüm koymak gerekmektedir.

Bize göre mevcut tahribatı önleyecek gündelik direnişler sürerken onun önüne yeni bir düşünce devrimi koymak gerekmektedir. Çünkü bugünü adaletsiz küreselleşme düzeninin kökleri, kartezyen düşünce sisteminden beslenen Batı’nın mekanik dünya yaklaşımına uzamakta ve oradan beslenmektedir.

Mevcut yanlış dünya düzenine alternatif ararken ilk yapılacak şey, yanlış dünya düzeninin kartezyen düşünce sistemini terk etmek, onun yerine yeni bir düşünce sistemi getirmektir. Yani düşünce sisteminde bir devrim yapmak gerekmektedir.

Çünkü, bütün bilimleri ve onların sonuçları olan teknolojileri, sosyal ve ekonomik sistemleri “düşünce sistemleri” belirler.

Fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimler, aritmetik, geometri gibi sembol bilimler ve tabii ki iktisat dahil tüm sosyal bilimleri etkileyen temel süreç, “düşünce sistemleri” süreci ve onun evrimidir.

Düşüncenin ilk evresi “lineer- çizgisel” düşüncedir. Bu düşünce sistemi, sorunu çevreleyen tüm koşuları ve etmenleri etraflıca araştırmadan, çözüme etkili olabilecek tüm bilgileri hesaba katmadan sonuç çıkarır. Oysa doğada ve onun simülasyonu olan toplumda karşılaştığımız tüm olgular lineer değildir. Düşüncenin ikinci evresi olan Kartezyen düşünce; her şeyi parça parça ele alan, dünyayı parçaların birleşmesinden oluşmuş sayan ve lineer düşünceden farklı olarak çizgileri bir yüzeye (kartezyene) yerleştiren ve indirgemeci bir yöntemle çözüm arayan bir düşünce sistemidir.

Her iki düşünce sisteminin, yani lineer ve kartezyen düşünce sistemlerinin temel değerleri, her şeyi parçalar halinde ele alma, niceliklere önem verme, parçalar arasında çizgisel hiyerarşi ve rekabettir.

İşte bu düşünce sistemlerinin üzerinde yükselen günümüzün bilim ve teknolojisi, ekonomisi ve sosyolojisi, doğaya ve doğal sistemlere aykırı işliyor, topluma ve doğaya zarar verecek onları tahrip ediyor.

İnsan toplulukları giderek doğadan ve doğal süreçlerden uzaklaşıyor. Doğayla ortaklık bilinci yerine, doğa karşıtı bir tavır içine giriyor. Özellikle günümüzün kartezyen ekonomisi doğayı gözetmeyen enerji ve hammadde politikalarını, sürdürülebilir katma değer ve üretim yerine sürdürülemez talep oluşturmayı, uluslararası  piyasalarda toplumsal sorumluluk yerine sorumsuz ve soyguncu moneter spekülasyonu yerleştirmeyi benimsiyor ve bütün bunları adaletsizce küreselleştirerek işliyor. Doğayı, demokrasiyi ve piyasayı tahrip ediyor. Ekolojik ve sosyal cinayetler işliyor.

Bu ekolojik ve sosyolojik cinayetleri durdurmanın yegane yolu; yeni bir ekonomik düzene, daha doğru bir deyişle Ekolojik Ekonomi (Eko- Ekonomi) düzenine geçmektir.

İşte bu yeni ekonomi (Eko- Ekonomi) düzeninin temelinde insan düşüncesinin 3. evresi olan, holistik-bütüncül düşünce sistemi vardır.

Bu düşünce sisteminde hiçbir sonucun tek sebebi yoktur. Bu evrenin geometrisi uzaysaldır. Bu evrede parçalar yoktur bütün vardır; çizgi yoktur, “ağ” vardır ve her şey birbirine bağlıdır.

Temel değerleri ise rekabet yerine işbirliği, nicelik yerine nitelik, hiyerarşik egemenlik yerine ağsal ortaklıktır. Lineer ve Kartezyen düşünce yapısı iken holistik düşünce sistemi, ekolojik ekonominin düşünce yapısıdır.

Küresel şirketlerin baş aktörler olduğu günümüz ekonomisi, ise arzulanan tüm doğruları kapsıyor.

“Hırsı kutsayan”, kendi varlık sebeplerini yok ederek beslenen ve sözüm ona büyüyen bu “ekonomik demagoji”den bir an önce vazgeçerek bütüncül düşünce yapısıyla haraket edip  dünyanın doğal dengelerini gözeterek çalışan, adaletsizliğin ahlaki olarak gerekçelendirilmediği, kendini tahrip etmeden işleyen bir ekonomi yani “ekolojik ekonomi” oluşturmalıyız.

Kartezyen düşüncenin her şeyi parçalar halinde gören, indirgeyerek sorun çözen, her şeyi karşıtıyla izah eden sistemini terk etmek gerekiyor. Her şeyi doğada olduğu gibi holistik –bütüncül olarak ele alan, parçalara değil ağlara ve bağlantılara dayalı bir düşünce sistemine ulaşmak gerekiyor. Yani düşünce sisteminin doğanın bir modellemesi olması gerekiyor. Her şeyi birbirine bağlayarak düşünmek, sonsuz çeşitlilikten korkmamak gerekiyor.

Öğrenme ve sorun çözme holistik hale gelince sosyolojik ve ekonomik sorunlar kavranılır hale, davranışlar ise sürekli ve yaşar hale gelecektir. Bugünün sürekli değişimi kavrayamayan ve her şeyi dengeye kavuşturmaya çalışan ekonomik anlayışları yaşayamaz. Çünkü istikrar ölüdür. Bu düşünce sistemi değişikliği, değerler sistemi ve paradigma değişikliklerini getirecektir ve ekonomik sistem anlayışını da değiştirecektir.

Eski ekonominin azalan getiriler varsayımı yerini, artan getirilere terk edecektir. Newton fiziğine dayalı iktisadi denge teorileri yerini,biyolojik yapılarda olduğu gibi kendini örgütleyen ekonomi teorilerine bırakacaktır. Homo-ekonomicus ( ekonomik insan) değişken insan olarak ekonomideki yerini alacaktır. Sadece fiyat ve miktarı ele alan kartezyen ekonomi analizlerinden, tüm ekonomik unsurları bir arada ele alan holistik ekonomik analizlere geçilecektir.

Doğada her şey birbirine anlaşılmaz ve kopmaz biçimde bağlıdır. Bir şey başka bir şeyin girdisidir. Önemli olan döngüye katılmaktır. Bunun adı da evrensel işbirliğidir. Doğada rekabet “birim”i işbirliği ise “sistem” i yani döngüyü yaşatır.

Temel konularda işbirliği yapmak, Türk toplumunda doğallaşmış ve bir kültür öğesi haline gelmiştir. Bu yollarla, yani rekabet yerine işbirliğini koyarak liberal ekonomik sistemi doğru kavram, tanım ve normlara kavuşturmak ve piyasanın kültür dokusunu, ekolojik temeli olmaya hazır hale getirmek mümkündür.

Özetle, düşüncede devrimle ekonomi bilimi, yozlaştırılmış denge teorilerinden karmaşık, zamanın eşiğindeki kaos teorilerine doğru, diğer bir deyişle gerçek hayatın olduğu yere doğru yol alacaktır. Böylece insanlar akışkan, sürekli değişen, canlı bir ekonomiyi  kavrayıp tıpkı böyle çalışan doğal sistemle onu özdeştirebilecek bir kavrayış noktasına ulaşacaklardır. Bu kavrayışla birlikte, ekolojik süreçlerle ekonomik süreçlerin çatışması bitecek, küresel moneterizmin  yerine ekolojik ekonominin değerleri ve süreçleri dünyamıza yerleşebilecektir.

Düşünce devrimiyle ekonomik sistemlerle birlikte kültürel ve sosyolojik sistemlerde de köklü değişiklikler olacaktır. Ekoloji ve ona dayalı ekonomi, doğaya uygun bilimsel çalışmalar ve ondan türeyen bilgi ve teknolojiler geliştirecektir yoluyla yaşamlarına girecektir.

Böylece insan toplulukların doğal süreçlerden kopmasının ve doğaya yabancılaşmasının önüne geçilecek, kartezyen düşünce sisteminin eski ekonomisi ve adaletsiz küreselleşmesi terk edilecek, yerine holistik düşüncedin yeni ekonomisi ve “herkesin yararına işleyen adil küreselleşme” yerleşecektir.

Hedef uzak,düşman güçlü zannedilmemeli, zamanın; yeninin ve doğrunun müttefiki olduğu unutulmamalıdır.

Haydi yola, zaman yanımızda…

Dr. Cemil Çakmaklı

ÜRETENLERİN ORTAK DÜŞMANI

ÜRETENLERİN ORTAK DÜŞMANI

Önce üretimden yana olacaksın,

Önce üretimden yana…

Bir çok şeyi birbirine katarak

Yeni bir şey yapmaktan yana

Çünkü üretimden yana olmak

İnsandan yana olmak demek

Emek demek, terlemek demek

Değerlere değer katmak,

Katma değer yaratmak demek.

Beraber üretip beraber yemek demek

Eskiden kafalar karışıktı

Üretenler sınıflara ayrılmıştı

Emek, sermaye, doğa..vs. diyerek

Üretenleri parçalamışlardı.

Oysa artık görüyoruz

Sermaye patronun değil artık

Herkesin, bütün insanların…

Üretimin gerçek anası doğa

Bizim, hepimizin…

Görüyoruz artık, artık tamam

Herkes kendine emek verdiği kadar

Herkes gayreti kadar adam

Herkes bilgisi kadar patron.

İşçi patron düşmanlığı yok artık

Onlar artık aynı safta, aynı tarafta

Artık düşmanlık, üretenlerle spekülatörler arasında

Emek, kolda kasta değil artık

Kasla beynin birliğinde

Hatta tüm çalışanların iş birliğinde.

Kişisel bir değer değil emek

Hiç yanlış olmaz, onu;

Ortak amacın ortak değeri

diye tarif etmek.

Eskinin patronu yok artık

O artık filmlerde kalmış

Garip bir fabrikatör…

Onun da, tüm üretenlerinde

Ortak düşmanı artık;

Soyguncu spekülatör

Wall Steet’te, Londra’da Hong Kong’da

Kağıdı dolar diye sattıran,

Bir bonoya 9 tur attıran

Kurları, borsaları

Hop oturtup hop kaldıran

Monater Kreatör Spekülatör

 

Sensin ulan sensin

Bütün üretenlerin

Ortak düşmanı sensin

O yüksek faizleri alan

Üretene ödenmeyecek borçları salan

Fabrikaları kapattıran

İnsanları işsiz bırakan

Sensin…

 

Bebeleri açlıktan öldüren

Yağmur ormanlarını yok eden

Suları denileri kirleten

Küreyi ısıtıp, ozon tabakasını deldiren

Sensin

Allah belanı versin

Allah senin belanı versin.

Dr.Cemil Çakmaklı

ÇÜNKÜ PARÇA YOK ZATEN, ÇÜNKÜ HER ŞEY BİR BÜTÜN, DÖNÜP DURAN BİR BÜTÜN…

ÇÜNKÜ PARÇA YOK ZATEN,

ÇÜNKÜ HER ŞEY BİR BÜTÜN, DÖNÜP DURAN BİR BÜTÜN…

Ben artık hiç bir şey bilmiyorum

Bilmek de istemiyorum

Çünkü bildikçe, öğrendikçe

Bilmediklerim çoğalıyor…

Biliyorum zannettikçe,

Bilmiyorum ne oluyor?

Bildiğim her şey çitişiyor ve,

Birbirine karışıyor.

 

Bir iş var bu işte

Bir yanlış var bu gidişte…

 

Kimse; “sorun çöz, sorun çöz”

deyip durmasın bana

Her çözüm başka bir sorun doğuruyor.

Çözdükçe sorunlar çoğalıyor

Çözdükçe sorular çoğalıyor.

Bilmiyorum ne oluyor?

Çözdükçe kafam karışıyor…

 

Bir iş var bu işte

Bir yanlış var bu gidişte

 

Sonunda anladım ben, anladım.

Her şey parça parça zannedilmiş,

Hücre denilmiş, atom denilmiş

Bilginin temeli yanlış atılmış.

Evrende her şeyin birbirine bağlı

ve bir bütün olduğu atlanılmış.

 

Anladım ben, anladım

Her şey parçalara bölünmüş,

Sonra da zaten olmayan parçalar birleştirilirse

Çözüm bulunur sanılmış

 

Özetle; buradan önceki herkes,

Her şeyi karıştırmış asırlarca,

Zannetmişler ki;

Her şey parça parça

Oysa gözlerinin önünde

Bir bütün halinde

Dönüp duruyor koca dünya

Bundan böyle;

Deliler gibi yapacağım ben de

Hiç bir şeyi hiç bir şeye bağlamayacağım

Bırakacağım parçacılığı

Parçalarla,

ve parçacılıktan doğan saçmalarla

Uğraşmayacağım…

Denge ölüdür biliyorum,

Bu yüzden parçalarla denge kurmayacağım

Artık bildiklerimin temeline

Döngüyü koyacağım…

Çünkü;

Döngüdür canlı olan,

Hatta bütün evreni

Tek bir canlı gibi yaşatan

ÇÜNKÜ PARÇA YOK ZATEN

ÇÜNKÜ HER ŞEY BİR BÜTÜN

ÇÜNKÜ HER ŞEY KENDİ İÇİNDE

DÖNÜP DURAN BİR BÜTÜN..

Dr.Cemil Çakmaklı

ARTIK YOKSUN YA SEN DE

ARTIK YOKSUN YA SEN DE

VALLAHİ KORKUYORUM ANNE

Kocaman adam oldum da, hala

Çarelerimin dertlerime yetmediği

Zamanlarda

Geceleri uykum kaçıyor.

Hayatın oyuncakçıları kapalı ya

Sığınacak bir yer yok ya

O saatlerde

Artık yoksun ya sen de

Vallahi korkuyorum anne.

 

Biliyorum tabi,

Küçükken öğretmiştin hani;

“Korkunun çaresi üstüne gitmektir.

ve de üstüne gittiğin şeyi

İyi bilmektir”

Ama senden sonra;

Bildiklerim korkularımı yenmeye

yetmiyor anne

Çarelerim dertlerimi

Örtmüyor anne…

Artık yoksun ya sen de

Vallahi korkuyorum anne

Yaşadığında seni görmezdim bile…

Oradan, Zonguldaktan;

Varlığın yetişirdi olduğum yere

Ankara’ya, İstanbul’a

Singapur’a, Paris’e

Şimdi anlıyorum, her yere

Ama gittiğim her yere,

Benimle geldiğini anne…

 

Artık yoksun ya sende

Vallahi korkuyorum anne.

 

Sen gidince öğrendim anne

Bütün gücümün senden geldiğini

ve bana bütün çareleri

Senin gönderdiğini…

Yine sen gidince öğrendim anne,

Yetimliğin yaşı olmadığını

ve yetimliğin anne

Benim gibi gözü kara herife bile

Nasıl bir korku saldığını…

 

Artık yoksun ya sen de

Vallahi çok korkuyorum anne.

Dr.Cemil Çakmaklı

ELLİ YILIN HER GÜNÜ

ELLİ YILIN HER GÜNÜ

Elli yılın her günü

Her sabah ilk olarak

Ellerimi okşarım

Ellerimi öperim

Büyük aşkım, akrabam,

Benim en büyük yaram

Elli yıldır kapanmayan tek yaram

Neden ellere bıraktım seni?

Neden ayrı insanlarla yaşadık?

Elli yılın her günü

Bu sorular kemiriyor da beynimi

Ama hala bilmiyorum nedenini

Dokunduğumda allar basar tenini

Ve diğer hiçbir yerini

Elli yıldır unutmadı ellerim…

İşte ben bu yüzden

Elli yılın her günü

Her sabah ilk olarak

Ellerimi okşarım

Ellerimi Öperim

Ve biliyorum

Ellerimi öperken öleceğim.

                                 Dr. Cemil Çakmaklı

OKEYCİYE EKOLOJİ DERSİ

OKEYCİYE EKOLOJİ DERSİ

Ne bu be, ne bu

Gittim, dünyanın haline baktım geldim

Siz hala Okeydesiniz.

Ben miyim dünyanın enayisi

Bir ben mi merak edeceğim her şeyi

Her şeyin nedenini…

Hepimizin derdi değil mi,

Şu dünyanın nasıl döndüğü,

Nasıl çalıştığı…

Bir benim mi derdim,

Enerjinin nasıl maddeye dönüştüğü

 

Sonra kardeşim,

Herkesin derdi

beni mi gerdi…

Sentetikler insan bedenini

Kloroflorokarbon insan atmosferini

delik deşik edecekmiş.

Sonra neymiş?

Küresel ısınma falan filan

Dünyanın ve insanlığın

Geleceği tehlikedeymiş.

 

Olmaz kardeşim olmaz

Bir tek benimle olmaz

Herkes her haltı yiyip

belli etmezken

karda ayak izini

Bir ben mi düşüneceğim

Karbon ayak izini.

 

Demem o ki, abi

Herkes düşünmeden yaşarken

Üstelik yakıp yıkıp bozarken

ve de siz daima okey oynarken

Ben tek başıma

Koruyamam sizin dünyanızı

 

Aklınızı başınıza alın

Delikanlılık budur deyip

Elinizi okeyden çekin

Dünyanın altına koyun

Hadi kardeşim hadi

Bırakın okeyi mokeyi

Ben aranızdan gelmeyim

Bilirim bu ayakları

Dudak bükmeleri

Savsaklamaları

Sonra fena kızarım

Hiç çekinmem bak,

fiyakanızı bozarım..

Dr.Cemil Çakmaklı