Etiket arşivi: bartın

AFET ABLA’NIN SARMALARI

Rahmetli Hüseyin Şeker’in eşi Afet Abla’yı kaybettik…

Hüseyin Abi’yi 2012’de kaybetmiştik. Bugün de Afet Abla gitti yanına…

İçimdeki Zonguldak’tan bir tel daha koptu.

Bir tel daha eksildim bugün.

İnsanların yaşı ilerledikçe şehirlerinin geçmişleri de büyür.

Şehirler hatıraya dönüşür.

Şehirden iyi insanlar gider, iyilikleri kalır.

Binalar, köprüler, okullar korunmazsa gider, resimleri kalır.

Sözün özü; insan hafızaları birikir, giderek kent hafızasına dönüşür.  

Benim hafızamdaki Şeker Ailesi bölümü 1958’de Çelikel’de Ortaokula başladığım yıllarda; babamla onun arkadaşı ALİ ŞEKER AMCA’nın Yeniçarşı’daki dükkanına gitmekle başlar.

Dükkanın ortasında gürül gürül yanan sobayla başlar.

Yaşıtımız Erdal ve büyüğümüz Hüseyin Şeker abimiz ile devam eder.

Hüseyin Abi; o yıl, bu yıl beni hep izledi, hep sahiplendi.

2004 yılında ağır bir kalp krizi geçirdim, adeta gittim geldim. İstanbul’da Alman Hastanesinde 6 ay yattım.

Bu 6 ay boyunca hemen her hafta en geç 15 günde bir Hüseyin abi ve Afet abla taa Zonguldak’tan İstanbul’a gelip beni sahiplendiler.

Kendileri farkında değildi belki ama beni hayata bağladılar.

Afet Abla, her gelişlerinde çok sevdiğim yaprak sarmalar getirdi bana.

O sarmalar yaprak sarması değil, beni yeniden hayata bağlayan ‘’hayat sarması’’ydı adeta.

Onların ilgisi ve taa Zonguldak’tan İstanbul’a taşıdıkları sevgi beni hayata ve Zonguldak’a daha bir, daha çok bağladı. Zonguldaklı olduğuma sevindim.

Bu güzel insanlarla, bu özel insanlarla benim deyimimle o ‘’Zonguldak Eşrafı’’ köklü insanlar ile onlarda vücut bulan yöremin töresi örfü ve adeti ile hep gurur duydum.

Bugün benim doğduğum topraklar; Zonguldak, Bartın, Karabük diye şeklen ayrılsa da oralar aynı ekosistemin, aynı kültürün bir bütünüdür.

Yöre; idari olarak 3’e bölünse de, o kültür bölünemez.

Zonguldak; Bartın’dan, Safranbolu’dan, Karabük’ten, Çaycuma’dan, Devrek’ten, Beycuma’dan ayrı düşünülemez.

Dedim ya; benim şehrim, ekolojik, sosyolojik ve kültürel bir bütündür.

Bir örf, adet ve insan bütünüdür.

Zonguldak eşrafı, Zonguldak’ta kömür ve kömür için gelenler yokken de vardı.

Bartınlı Ali Şeker ve oğulları ile Davut Fırıncıoğlu, Ereğlili Ruhi Cöbekoğlu, Karabüklü Necmettin Şeyhoğlu, Devrekli Mehmet Hacıkulaoğlu, Çaycumalı Mehmet Tezer ve onların sülaleleri hep vardı, hep oradalardı.

Onlar bizim Zonguldaklılarımız ve yol arkadaşlarımızdı.

Rahmetli Afet Abla da Zonguldak eşrafındandır. Babası Kalaycıoğullarından, Çaycuma’nın eski Belediye Başkanı rahmetli Ömer Kalaycı’dır.

Sözün özü, Afet Abla ve Hüseyin Abi; Zonguldak’ın yani bizim örfün adetin, kanın, genin mutlaka korunması gereken özel değerleridir.

Onları unutmamalı ve unutturmamalıyız.

Onlar da zaten kendilerini ve kültürlerini sürdürecek tohumları ekip gittiler.

Berran Şeker Aydan ve onun yaratıcı kızı Derya’yı Zonguldak’a miras bıraktılar.

Berran ve Derya; Zonguldak’ın sadece örfüne adetine değil, çağdaş yaklaşımları ile Zonguldak ekosistemine ve kent kültürüne sahip çıkıyorlar.

Sadece bu iki miras bile onların ne denli sevilesi ve minnet duyulası Zonguldaklılar olduğunu gösteriyor…

Ne söylesek yetersiz, ne yazsak kifayetsiz.

Afet abla bizi bıraktı, ömür boyu çok sevdiği Hüseyin Abi’ye gitti.

Ama beni hayata bağlayan sarmalara sarıp verdiği sevgiyi, ilgiyi, insanlığı ve Zonguldaklılığı hiç ama hiç unutmayacağım.

Güle güle Afet Abla…

Güle güle…

Hüseyin Abi’ye selam söyle…

Dr. Cemil Çakmaklı

(26 Temmuz 2024)

FIRINCIOĞLU’LARIN BAŞI SAĞ OLSUN

Bartın’ın; işine aşık ve çalışkan Belediye Başkanı Hüseyin Fahri Fırıncıoğlu, eşi Hatice Fırıncıoğlu’nu kaybetti.

Cenaze törenine gidemedim.

Ama uzun yıllardır dostluk ettiğim bu aile için içimden geçenleri de paylaşmadan edemedim.

Hüseyin Başkan; gençliğimden beri tanıdığım, bizim oraların deyimiyle ‘’soylu-soplu’’ bir adamdır.

Adam gibi adamdır.

Adamlığı ’’Fırıncıoğlu’’ soyundan ve de babası Davut Fırıncıoğlu’ndan gelir.

Benim can dostum Davut Fırıncıoğlu Bartın’da dört dönem kendisi talep etmeden Belediye Başkanlığı yaptı.

Bartın onu hep istedi, o da halkın isteğini yerine getirdi.

Davut Fırıncıoğlu; Bartınlı doğdu, Bartın’ın doğal lideri oldu ve Bartınlı olarak 1991’de öldü.

Ardından çoluk-çocuk, kadın-erkek bütün Bartınlı ağladı.

Bizim oralarda; Bartın’da, Çaycuma’da, Gökçebey’de, Devrek’te ve de Beycuma’da özel bir sosyoloji, özel bir şive, özel bir folklor, kısaca özel bir halk vardır.

Bu halkın tarihinde ağalık, paşalık yoktur. Halk kendi istediğini ‘’ağa’’ yapar.

Davut Fırıncıoğlu’nu da halk ‘’Davut ağa’’ yaptı. ‘’Ağa’’nın sonundaki ‘’ğ’’ ve ‘’a’’yı yutarak ve kalan tek ”a”yı uzatarak ve o tek a’ya içten bir sevgi ve saygı katarak ve de kendi şivesine uydurarak ona hep ‘’DAVUT’Â’ dedi.

Çoluk çocuk, büyük küçük, Vali, Bakan, Başbakan, kim olursa olsun ona hep sadece ‘’DAVUT’Â’’ dedi.

Daha doğru bir deyişle Bartın halkı; onun insan sevgisini, asaletini, dirayetini, adaletini, cömertliğini  ‘’Ağa’’ yaptı.

Ona olan sevgisini ünvanlaştırdı.

Onu, yaşadığı müddetçe el üstünde tuttu, seçim üstü tuttu.

Kendini onda gördü. Onda kendini lider gördü.

Onun döneminde halkın sevgisi iktidar oldu.

Öte yandan, halktan gördüğü sevgi Davut’a da sorumluluk oldu, kimlik oldu, halka hizmet oldu.

Sağ olduğu yıllarda Bartın’a her gittiğimde onunla birlikte onun hep yaptığı şeyi yaptık. Ekmek fırınında şapşap köftesi yedik. Ayakkabı tamircisinde dibek kahvesi içtik. Çekiciler sokağında ıhlamur, esnafın içinde bir yerlerde Pum-Pum çorbası içtik.

Hep insanlar içinde, esnaf içinde ağırladı beni.

Onunla birlikte Bartın’ın sosyal hayatının tadını da kaybettik.

Şimdi yılda bir mezarına gidebiliyorum. Sohbet ediyorum kendimce.

İşte; bugün eşini kaybeden Bartın’ın Belediye Başkanı Hüseyin Fahri Fırıncıoğlu, böyle bir soydan, böyle bir babadan geliyor.

Gücü; kendisini güçlendirmek için değil, halka hizmet için kullanmayı anlamlı bulan bir soydan geliyor.

Gençliğinden beri tanıyıp, sevdiğim, bizim kuşağın delikanlısı Hüseyin Başkan’ın başı sağ olsun…

Davutâ’nın ruhu şad olsun…

Ama içtenlikle dilerim ki; Türk demokrasisi isteyenin değil, Davut’â gibi istenilenlerin yönettiği bir demokrasi olsun.

Tekrar başımız sağ olsun…

Dr. Cemil Çakmaklı

23.01.2024/ Ankara