Aylık arşivler: Temmuz 2024

AFET ABLA’NIN SARMALARI

Rahmetli Hüseyin Şeker’in eşi Afet Abla’yı kaybettik…

Hüseyin Abi’yi 2012’de kaybetmiştik. Bugün de Afet Abla gitti yanına…

İçimdeki Zonguldak’tan bir tel daha koptu.

Bir tel daha eksildim bugün.

İnsanların yaşı ilerledikçe şehirlerinin geçmişleri de büyür.

Şehirler hatıraya dönüşür.

Şehirden iyi insanlar gider, iyilikleri kalır.

Binalar, köprüler, okullar korunmazsa gider, resimleri kalır.

Sözün özü; insan hafızaları birikir, giderek kent hafızasına dönüşür.  

Benim hafızamdaki Şeker Ailesi bölümü 1958’de Çelikel’de Ortaokula başladığım yıllarda; babamla onun arkadaşı ALİ ŞEKER AMCA’nın Yeniçarşı’daki dükkanına gitmekle başlar.

Dükkanın ortasında gürül gürül yanan sobayla başlar.

Yaşıtımız Erdal ve büyüğümüz Hüseyin Şeker abimiz ile devam eder.

Hüseyin Abi; o yıl, bu yıl beni hep izledi, hep sahiplendi.

2004 yılında ağır bir kalp krizi geçirdim, adeta gittim geldim. İstanbul’da Alman Hastanesinde 6 ay yattım.

Bu 6 ay boyunca hemen her hafta en geç 15 günde bir Hüseyin abi ve Afet abla taa Zonguldak’tan İstanbul’a gelip beni sahiplendiler.

Kendileri farkında değildi belki ama beni hayata bağladılar.

Afet Abla, her gelişlerinde çok sevdiğim yaprak sarmalar getirdi bana.

O sarmalar yaprak sarması değil, beni yeniden hayata bağlayan ‘’hayat sarması’’ydı adeta.

Onların ilgisi ve taa Zonguldak’tan İstanbul’a taşıdıkları sevgi beni hayata ve Zonguldak’a daha bir, daha çok bağladı. Zonguldaklı olduğuma sevindim.

Bu güzel insanlarla, bu özel insanlarla benim deyimimle o ‘’Zonguldak Eşrafı’’ köklü insanlar ile onlarda vücut bulan yöremin töresi örfü ve adeti ile hep gurur duydum.

Bugün benim doğduğum topraklar; Zonguldak, Bartın, Karabük diye şeklen ayrılsa da oralar aynı ekosistemin, aynı kültürün bir bütünüdür.

Yöre; idari olarak 3’e bölünse de, o kültür bölünemez.

Zonguldak; Bartın’dan, Safranbolu’dan, Karabük’ten, Çaycuma’dan, Devrek’ten, Beycuma’dan ayrı düşünülemez.

Dedim ya; benim şehrim, ekolojik, sosyolojik ve kültürel bir bütündür.

Bir örf, adet ve insan bütünüdür.

Zonguldak eşrafı, Zonguldak’ta kömür ve kömür için gelenler yokken de vardı.

Bartınlı Ali Şeker ve oğulları ile Davut Fırıncıoğlu, Ereğlili Ruhi Cöbekoğlu, Karabüklü Necmettin Şeyhoğlu, Devrekli Mehmet Hacıkulaoğlu, Çaycumalı Mehmet Tezer ve onların sülaleleri hep vardı, hep oradalardı.

Onlar bizim Zonguldaklılarımız ve yol arkadaşlarımızdı.

Rahmetli Afet Abla da Zonguldak eşrafındandır. Babası Kalaycıoğullarından, Çaycuma’nın eski Belediye Başkanı rahmetli Ömer Kalaycı’dır.

Sözün özü, Afet Abla ve Hüseyin Abi; Zonguldak’ın yani bizim örfün adetin, kanın, genin mutlaka korunması gereken özel değerleridir.

Onları unutmamalı ve unutturmamalıyız.

Onlar da zaten kendilerini ve kültürlerini sürdürecek tohumları ekip gittiler.

Berran Şeker Aydan ve onun yaratıcı kızı Derya’yı Zonguldak’a miras bıraktılar.

Berran ve Derya; Zonguldak’ın sadece örfüne adetine değil, çağdaş yaklaşımları ile Zonguldak ekosistemine ve kent kültürüne sahip çıkıyorlar.

Sadece bu iki miras bile onların ne denli sevilesi ve minnet duyulası Zonguldaklılar olduğunu gösteriyor…

Ne söylesek yetersiz, ne yazsak kifayetsiz.

Afet abla bizi bıraktı, ömür boyu çok sevdiği Hüseyin Abi’ye gitti.

Ama beni hayata bağlayan sarmalara sarıp verdiği sevgiyi, ilgiyi, insanlığı ve Zonguldaklılığı hiç ama hiç unutmayacağım.

Güle güle Afet Abla…

Güle güle…

Hüseyin Abi’ye selam söyle…

Dr. Cemil Çakmaklı

(26 Temmuz 2024)

Gazze, Yahudiler ve Kapitalizm

Dostlarım,

Çeşitlenerek derinleşme, bir gelişmiş insan olma yöntemidir. Bir şey olmaktan çıkıp, çok şey olma bugünkü dünyayı ve yaşamı anlamanın tek yoludur.

Az da olsa böyle insanlar var çevremizde…

Mehmet Öğütçü bunlardan biri. Benim 40 yıllık dostum ve kardeşim.

Diplomasiden ekonomiye, geçmişten geleceğe, felsefeden teknolojiye, kısaca her şeyden haberli, çeşitlenerek derinleşmiş bir adam. Bu konularda otuzu aşkın kitap yazmış bir değerli vatan evladı…

Sık sık uluslararası platformlarda hemen her konuda görüşlerine başvuruluyor. Bana son olarak, İsrail televizyonunda yaptığı konuşmanın bir videosunu gönderdi. Ortadoğunun ve dünyanın sıcak gündemini ele alan bu konuşmayı ve bu konuşma hakkında yaptığım yorumu ilginizi çekeceği düşüncesi ile sizinle paylaşıyorum.

Selamlar, sevgiler…

MEHMET ÖĞÜTÇÜ’NÜN İSRAİL TELEVİZYONUNDA YAPTIĞI KONUŞMA

BU KONUŞMA HAKKINDA YAPTIĞIM YORUM:

İsrail saldırılarını bir “sınır güvenliği ” konusu olarak yutturmaya çalışıyor… Konuyu böyle alırsak akıl yürütmek kolay…
Ama, konuyu; Yahudi bilinçaltındaki “vadedilmiş topraklar”
saplantısına ve yolun sonuna gelmiş Kapitalizmin kendine vakit kazandıracak yeni çatışma alanları ihtiyacına dayandırırsak başka ve daha geniş bir analize ihtiyaç var bence..

Bugünkü Kapitalizmin egemenleri ve gerçek yöneticileri Yahudilerdir..
Kapitalizm üzerindeki Amerikan egemenliğini, Amerika üzerindeki Yahudi Egemenliği ile ilişkilendirirsek konu daha anlaşılır hale gelir.
Dolar’a, ABD ye, dünya bilgi ve teknolojisinin ana sistemlerine hakim olan Yahudiler 4000 yıllık tarihlerinin en güçlü noktasına ulaştılar..
Bu güç zehirlenmesi onları bugünkü Gazze katliamlarına kadar getirdi..
Ne Gazze de, ne Lübnan’ da ne de, Suriye ve Irak da duracak gibi görünmüyorlar.. Onlar dünyanın en uzun hedefli ve hedeflerinde en kararlı topluluğudur.
Dörtbin yıldır olduğu gibi, hedeflerinden hiç vazgeçmeyeceklerdir.

Ancak, arada bir dünya kamu oyunu soğutma ve yanıltma molaları verirler..
Türkler ve Türkiye de uzun vadesini buna göre planlamalıdır.
Ilımlı İslami, BOP ‘u, Suriye’yi, varlığını tehdit eden işgalci göçü kendi iç siyasetine, hatta demokrasisine ve özellikle ekonomisine yapılan manipülasyonları böyle okumalıdır…
Unutmamalıyız ki; insanlık savaşlarla yaşayagelmiştir ve maalesef bu böyle devam edecektir…
Biz her zaman, Türk kalmak, Türk olarak birleşip çoğaltmak, güçlenmek ve kendimizi gelecekte olacaklara hazır tutmak zorundayız..
Bu konuda ilk yapılacak şey ise, bugün ülkemizi köşeye kıstırmış olan ekonomik ve demokratik manipülasyonlara çare aramak ve Truva atlarına engel olmaktır.

Dr. Cemil ÇAKMAKLI

(Temmuz, 2024)