EKSİK ENERJİ ALGIMIZ VE ENERJİYE YENİ BİR BAKIŞ

İnsan, enerjiyi kendi dışında aradı yıllarca. Kendi dışındaki enerji potansiyellerini; odunu, kömürü, petrolü, doğalgazı ve hidroelektriği üretmeye, dağıtmaya, kullanmaya yöneldi. Sonra bu karbonik ve fosil yakıtlara ‘’kirli’’ dedi, ‘’zararlı’’ dedi. Sonra gitti, yine kendi dışındaki; termal, rüzgar, güneş gibi enerjileri kendi kullanacağı hale getirmeye çalıştı. Yani insanın enerji gündemi, hep kendi dışında oluştu.

Sonra bu gündem evrenselleştirildi. Dünya gündemi, bu enerji anlayışına oturtuldu. Enerji kavgaları ve savaşları dünya düzeninin temel meselesi oldu.

Sonuç olarak; insanın enerjiyi kendi dışında aradığı bu eksik enerji algısı ve kavram kargaşası, insana kendisinin ve yaşamının bir enerji olduğu gerçeğini unutturdu.

Oysa; yaşam, tümüyle bir enerjidir, hatta daha doğru bir deyişle YAŞAM BİR ENERJİ DÖNGÜSÜDÜR.

Yaşamda var olan bütün unsurlar; insan, hayvan, bitki gibi canlı dediğimiz unsurlar ve cansız dediğimiz taş, toprak ve tüm maddeler hatta hava, hatta su, hatta toprak, yaşamda var olan her şey ama her şey bir enerjidir, bir enerji formudur.

Yaşamda canlı cansız ayrımı yoktur. Farklı frekanslarda dönüp duran enerji formları vardır. Bir enerji formu olan yaşamdaki her şey parça parça da değildir. Hepsi bir bütündür. Bu bütün bir döngüdür ve döngü canlılığın gerçek adıdır.

Sözün özü; dünyada her şey enerjidir, canlıdır, parça parça değil bir bütündür, dönüp duran bir bütündür. İnsanoğluna düşen temel görev; döngüye katılamayan sentetik maddeler üreterek, yaşam denilen bu döngüyü tıkamamaktır. Çünkü, bu döngü durursa yaşam da durur, her şey sona erer.

Bu güne kadar insan, kendi dışındaki enerjinin ısı, ses, ışık gibi formları ile uğraştı hep. Kendi içindeki enerjiyi kavramaya yönelmedi. Kendi fiziki formunun; kasının, kemiğinin, tırnağının, saçının, yediğinin, içtiğinin enerji olduğunu bilemedi. Bunun sonucu olarak da kendi sağlık arayışlarını doğru yönlendiremedi. İnsan varlığının bir enerji olduğunu kabul edip sağlık arayışlarını enerji temeline oturtamadı.

Hele hele, düşüncesinin ve sevgisinin de birer enerji formu olduğunu hiç bilemedi.

İnsanın algılarından, kavramlarından, dilinden, hafızasından, hafızasındakileri mukayese etmek demek olan akıldan ve akıl yürütme hızı olan zekadan oluşan düşünme eylemi de bir enerjidir ve o da bir döngüdür.

Son olarak, düşünceden de hızlı, yani en hızlı enerji formu olan sevgiye gelelim….

Sevgi; bir insanın bir insanla, bir erkeğin bir kadınla kurduğu bir ilişki biçimi değildir yalnızca. Sevgi, insanın insanla, hayvanla, bitkiyle, doğayla ve en önemlisi yaşamla kurduğu iletişim ve bütünleşme arayışıdır.

Yani diğer bir deyişle; yaşamdaki döngülerle iletişim ve bütünleşme arayışı olan sevgi; enerjinin düşünceden de hızlı bir halidir.

Sevgi; salt, spiritüel (ruhsal) bir kavram da değildir. Yani, maddenin dışında olan spiritüel (ruhsal) bir olgu değildir sevgi. Tam tersine maddenin içindedir, maddenin enerjiye dönüşmüş halidir, enerjinin frekansı en yüksek ve en rafine halidir.

Bu haliyle sevgi, insanın ulaşması gereken en üst iletişim becerisidir.

Bir enerji biçimi olan düşünce ve sevgi, diğer öğrenme biçimleri gibi ‘’öğrenilebilir’’dir.

Şayet, bir enerji formu olan ve sorun çözmenin temeli olan düşünmeyi ve yine bir enerji formu olan diğer yaşam unsurları ile iletişim kurma becerisi olan sevgiyi öğrenilebilir hale getirirsek ve yaygınlaştırabilirsek, bilim ve bilimsel gelişmeler yeni bir ivme kazanacaktır. Böylece, bugün toplumdan kopuk olan bilim de yaygınlaşıp toplumsallaşabilecektir.

Sonuç olarak; enerjiyi insanın dışında arayan bugünkü eksik enerji algımızı, ENERJİNİN YAŞAMIN, DÜŞÜNCENİN VE HATTA SEVGİNİN KAYNAĞI OLDUĞU GERÇEĞİNE TAŞIYABİLİRİZ.

TAŞIMALIYIZ.

Dr. Cemil ÇAKMAKLI

ANKARA, Ekim 2021

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s