DEĞİŞİM AMA NASIL?
Türk toplumu ‘’değişememe’’ yanlışlığından galiba yavaş yavaş uzaklaşıyor. Bu konudaki ilk olumlu işaret ‘’değişim’’ sözcüğünün bol bol kullanılmasıdır. Aslında; kendiliğinden değişim ya da evrim yaşamın özüdür. Herşey; istesek de istemesek de kendiliğinden değişir, evrilir… Bu bir süreç olaydır, doğaldır. Ancak; özellikle toplumsal gelişmelerde doğal olarak olması gerekenleri engellemişseniz, evrimi geciktirmiş ve biriktirmişseniz, ‘’değişim’’ ihtiyacı doğurursunuz.
Değişim ihtiyacı; biriktirilmiş evrimdir.
Bir toplumda; genel doğrulara göre veya doğru yapmış başka toplumlara göre geciktirilmiş ya da biriktirilmiş konular varsa; ya onlar zamanla kontrol dışı patlar, ya da uygun yöntemlerle, zamanlamayla ve kontrol altında düzeltilirler. Yani değiştirilirler.
Türk toplumu da, bize göre geçmişte evrimini engelleyip biriktirdiği konulara bugün çözüm aramaktadır. Değişim aramaktadır. Bugün ihtiyaç duyulan ‘’değişim’’in doğru düzgün yapılabilmesi için ilk yapılacak şey geciktirilmiş doğruların, engellenmiş birikimlerin tesbitidir. Peşi sıra da bunların nereye doğru, nasıl ve ne kadar zamanda değiştirileceğinin bilinmesi gerekir.
Bize göre; ülkemizde aşağıdaki geciktirilmiş birikimlerin ya da engellenmiş evrimlerin değişime konu edilmesi gerekmektedir.
Türk toplumunun; evrensel, bütün zamanlarda doğru olan, temel değerlerde birleşmesi geciktirilmiştir. Hızla aynı temel ve evrensel değerlerde birleşmemiz gerekmektedir. Aynı temel değerlerde birleştiğimizde toplumsal sinerji artar, zaman kayıpları önlenir, kaos ve terör ve mesela, mesela her yıl binlerce şehit verdiğimiz ‘’trafik iç savaşları’’ biter.
Bu yüzden hızla; insan sevgisi ve kıymeti gibi, çevresel sorumluluk gibi, verimliliğe tutkun olmak gibi, yaratıcılığı baş tacı etmek gibi, engellenmiş evrimlerin önünün açmalı, biriktirilmiş yanlışlardan kurtulmalı bu doğrulara doğru değişmeliyiz. Kültür ve eğitim politikalarımızın yönünü bu doğrulara çevirmeli, insanımızı buraya doğru değiştirmeliyiz.
Henüz yarım ve yanlış işleyen piyasa mekanizmasını; emek, sermaye ve hammadde piyasaları gibi alt piyasaları işleterek; haksız rekabeti ve tekelleşmeyi önleyerek düzenlemeli ve ekonomimizi gelişmiş ekonomilerin verimlilik, maliyet ve rekabet gücü seviyesine doğru değiştirmeliyiz.
Piyasa ekonomisinden vergilerle aldığı kaynakları verimli kullanamayan; bütçesini ücrete ve faize boğmuş olan; elindeki üretim birimlerinde kötü yönetimi, verimsizliği, bu verimsizliği yüksek maliyete, enflasyona dönüştürme ustası devleti değiştirmeliyiz.
Bir toplumsal otorite oluşturma aracı olan demokrasimizi; Kıta Avrupa’sının bize uymayan usul esaslarından; kendi sentezimize doğru taşımalı ve belki de kendimize özgü bir başkanlık sistemiyle; yeni ve boşluksuz bir demokratik yapılanmaya doğru değişmeliyiz.
Görüyorsunuz, ne kadar çok yıl geciktirmişiz doğruları, ne kadar çok değişim ihtiyacı biriktirmişiz değil mi?
Bugünümüzün işi zor.
Bugün; hem kendisinin, hem geçmişinin, hem geleceğinin sorumluluğunu taşıyor.
Bugüne destek olalım.
Bugün çok çalışalım.
Bugün çok değişelim.
(Haziran 1993)
“DEĞİŞİM AMA NASIL?” için bir yorum