SANAYİCİ, YÖNETİCİ,AKADEMİSYEN CEMİL ÇAKMAKLI: İKTİSADIN HER ALANINDA…

SANAYİCİ, YÖNETİCİ,AKADEMİSYEN CEMİL ÇAKMAKLI: İKTİSADIN HER ALANINDA… (PANORAMA. 20 EKİM 1991)


Cemil Çakmaklı, bir koltuğa birkaç karpuz birden sığdıranlardan. DOKAP Topluluğu, BİAR ve “su cenneti” olarak tanıtılan Favori Otel’de ortaklık ve yöneticilik, akademik çalışmalar ve yönetim kurulu üyelikleri… Çakmaklı, çalışma felsefesini, çok önem verdiği “kentsel çevreyi” ve hedeflerini anlatıyor.

Toplumsal sorumluluğu üre­timde somutlaştıran bir kişi. Kendi deyimi ile “Yönetici Cemil Çakmaklı”… İktisatlı bir yö­netici… Kamuda proje uzmanlı­ğından, kendi projelerinin gerçek­leştirilmesine uzanan yolda bilinç­li bir yürüyüş… Dokap Topluluğu, Biar, Favori Otel gibi şirketlerin ortağı ve yöneticisi… Danışma Meclisi Üyeliği, Garanti Banka­sında Yönetim Kurulu Üyeliği… Akademik·çalışmalar ve yazarlık… Müteşebbis bir ruh… “Zengin de­ğilim, merak edilecek bir kişi de değilim” diyor kendisi hakkında… Oldukça mütevazı, abartısız… İşte Dr.Cemil Çakmaklı
Panorama: Özgeçmişinizi kısa­ca anlatır mısınız?
Çakmaklı: Ben 4 yıl önce Zon­guldak’ta doğdum. Üniversiteye kadar Zonguldak’ta okudum. Lisans eğitimimi, İstanbul Üniversi­tesi İktisat Fakültesi’nde tamamla­dım. Daha sonra İşletme doktorası yaptım.

İktisat Fakültesi’nin amblemi biliyorsunuz karıncadır. Siz de çalışkan bir karınca mıydınız?Çakmaklı: Herhalde çalışkan­dım. Ama daha önemlisi, İktisat eğitimini bilerek ve isteyerek seçti­ğim için arzuluydum. O dönemler­de iktisat eğitimi talebi şimdiki gibi değildi. Şimdi Türkiye artık başka bir yere geldi. Şimdi, iktisat ve iş­letme fakültelerine talep çok daha fazla.


Fakülteyi bitirdiğinizde kendi işinizi mi kurdunuz, yoksa başka bir işte mi çalıştınız?
Çakmaklı: 1969 yılından itibaren Devlet Yatırım Bankası ve diğer kamu kuruluşlarında yatırım proje­leri uzmanı olarak çalışmaya başla­dım. Giderek, bazı kamu projele­rinde sorumluluk aldım, yöneticilik yaptım. O yıllarda, ülkenin en bü­yük projesi olan Afşin-Elbistan projesinde yöneticilik yaptım. 1976’da kamudan ayrıldım. Sonra piyasada sanayi deneyimimiz başladı.

Peki niçin sanayi de, ticaret de­ğil?’
Çakmaklı: O dönem sanayi mo­da idi. Biz “baca kültürü” ile yetiş­tik. Ülkede sınai özlem çok yük­sekti. Herkes baca tüttürmek isti­yordu. Bütün duyarlı insanlar, o zamanın “azgelişmişlik” fobisinden bu yolla kurtulunacağına inanmıştı. Sanayi ve toplumsal sorumluluk iç içeydi yani. Ve bundan etkilenmemek mümkün değildi.

Bu girişimci ruhu Karadenizli­likten de kaynaklanıyor olabilir mi?
Çakmaklı: Belki… Ama ben önce toprağa bağlı; sonra atölye düzeni­ne geçmiş, üretken bir ailenin ço­cuğuyum. Üretim kültürü bizim oralarda, insana çocukken kazan­dırılır.

İlk özel girişiminiz nasıl gerçekleşti?
Çakmaklı: Etrafımızdaki insan­larla ve yurtdışında geliştirdiğimiz dostluklarla, 1976 yılında un üreti­mi hedefleyen bir projeyle başla­dık. 18 ayda realize edilen, 40 milyon lira tutarlı bir projeydi bu. Ama, Sınai Kalkınma Bankası’nın, Dün­ya Bankası orijinli bir fonu kullan­dırarak müteşebbis geliştirmeye ça­lışmasının da önemli rolü olmuştur bizim başlangıcımızda.
Sonra, kentsel altyapı ve çevre elemanları üreten tesisler kurduk. Bugün altyapı ve üstyapı beton ele­manları üreten iki fabrikayla ve ah­şap ve metal üretim tesisleriyle, DOKAP markalı 100’ü aşkın kent­sel çevre elemanı üretiyoruz.

Bu kentsel çevre fikri ve projesi nasıl gelişti?
Çakmaklı: Biliyorsunuz, Türk insanı kentlerini hazırlıksız yakala­dı ve adeta bastı. Baskına uğradı kentler. Şehirciler kent edebiyatı, müteahhitler apartman, çaresizler de “kondu” yapmaya başladı.
Ama, kent altyapısı ve çevresinin sanayisi doğmadı. Bu büyük bir hata oldu. Kentsel çevre sanayisi­nin doğmaması, kentlerimizi yaşa­namaz hale getirdi.
Ama, mesela Almanya’da, ta 1917’lerde kentsel çevre elemanları standardize edilmiştir. Bugün sade­ce o ülkede 1200 fabrika bu alanda faaliyet göstermektedir.

Hep kentsel çevreden söz edi­yorsunuz. Kendinizi “çevreci bir sanayici” olarak mı tanımlıyor­sunuz?
Çakmaklı: Hemen ve tereddüt­süz “evet” diyorum. Gerçi, bizim burada sözünü ettiğimiz “kentsel çevre”dir. Doğal çevreci yaklaşım­ların, ölçülü biçimde kente daveti­dir. Kente yerleştirilmesidir. Yak­laşımımızın özünde, çevre-kent-in­san üçlüsünün optimizasyonu yat­maktadır. Söz çevreden açılmışken eklemeliyim. Kanımızca, bugünün insanının dünya görüşünde ve dav­ranışında, insancıllık, çevrecilik, verimlilik, yaratıcılık ve zamana saygı dominant unsurlar olmalıdır.


Sizin topluluğunuzda bir de “FAVORİ Aqua Resort” diye bilinen, ülkenin ilk su cenneti diye tanıtılan turizm işletmesi var. Nereden geldiniz bu projeye?
Çakmaklı: Kentsel çevre üretici­liği bizi, rekreasyon teknolojisine, yani insanların yenilenmesini, din­lenmesini, eğlenmesini sağlayan sistemlere yöneltti. Teknik ve estetik arayışlara, Ürün ve konsept dizayn etmeye yöneltti. Bu su cenneti ve onu kavrayan re­sort otel projesi buralardan çıktı. Biz bunu, bir kentsel rekreasyon zincirinin ilk halkası olarak düşün­dük.

Bir de BİAR var topluluğunuz­da. Bilgi üretip pazarlıyorsunuz? Nasıl bir iş bu?
Çakmaklı: Son yıllarda, fütürist literatür, “enformasyon çağı”, “bil­gi toplumu” gibi deyimler üretti bi­liyorsunuz. Biz de yarınlara bak­mak zorunda olan insanlar olarak bunları anlamlı buluyoruz. “Bilgi”, üretilebilen ve pazarlanabilen bir metadır diye düşünüyoruz. BİAR,yerli-yabancı alıcılara ürettiği, ekonomik, sosyal ve işletmeye ait bilgileri sunuyor. Ayrıca, KAS’ın (Konrad Ade­nauer Stiftung) küçük ve orta ölçekli işletme eğitimi progra­mını da yürütüyoruz.

Sizin akademisyen yönünüz de var. Yazıyorsunuz da. Örneğin, Prof.Dr. Kenan Mortan’la “Kalkınma Ara­yışları” adlı bir kitabınız var. Çeşitli makalelerinizi de görüyoruz. Bu, iş haya­tıyla barışıyor mu?
Çakmaklı: Hem de çok barı­şıyor. Biz iş hayatımızda her­kesten çok, genel sistemle, bürokrasiyle, insanla, ürünle, olumlu-olumsuz birçok de­neyle karşılaşıyoruz. Bunların sistematize edilip ilgililerine aktarılması görevdir bence. Ülkede ilk “piyasa ekonomi­si” diyenlerden birisiniz. Neden piyasa ekonomisi? Çakmaklı: Ben, her şeyden önce şuna inanıyorum. Dün­yanın ve insanlığın en önemli varlığı insanların fiziksel ve düşünsel potansiyel enerjileri­dir.
Ve insanlar, bu potansiyel enerjilerini kurallı bir bağım­sızlık içinde kinetik hale getir­melidir. Bir enerji ve amaç se­ti olan insanın, bağımsız (ama kurallı bir bağımsızlık bu) bi­çimde yaşama katılmasını, ya­ratıcılığını ortaya koymasını, diğer faktörlere biçim verme­sini sağlayan ortamdır piyasa ekonomisi.
Kısaca, insana bağımsızlık ve yaratıcılık verdiği, demokratik ve katılımcı bir toplumun önünü açtığı için piyasa ekonomisi gereklidir diyorum.

Son olarak, hedefleriniz neler?
Çakmaklı: Ben çok iddialı bir ki­şi değilim, fakat hedeflerim var. Örneğin bir kentsel rekreasyon iş­letmeleri zinciri kurmak gibi. Ve dünyada tahsisli bir zamana sahip, eylemli insan olarak, zamanı iyi kullanmak, kullanabilir hale gelmek benim bireysel-teknik he­deflerimin başındadır.

Dr. Sadi Uzunoğlu

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s