BÜTÜN ZAMANLARIN DOĞRULARI
Üç bininci yıla doğru mekansal ve zamansal sınırlar zorlanıyor. Küreselleşme diye adlandırılan gelişmelerle; siyasi sistemler, ekonomik sistemler, kültürel sistemler karşılıklı etkileşiyor ve benzeşiyorlar.
Bu arada “bütün zamanlarda” ve “bütün insanlar” için doğru olan değer sistemleri de oluşmaya ve netleşmeye başlıyor.
İnsanoğlu; bin yıl önce de doğru, bugün de doğru, Asyalı için de doğru, Amerikalı için de doğru değer sistemleri oluşturuyor artık …
“İnsan sevgisi” bütün zamanların doğrusudur. Bin yıl öncesi için de doğrudur, bugün de, bin yıl sonrası için de… İnsan kendi kendine karşı olamayacağı, olmaması gerektiği için doğrudur bu …
“Ekolojik sisteme sorumluluk”, bir başka “Bütün Zamanların Doğrusu” dur. Henüz, içinde yaşayabileceğimiz başka bir sistem bilmediğimiz için dünyamızı korumaya mecburuz.
“Üreticilik, verimlilik ve yaratıcılık” ise, en önemli “Bütün Zamanların Doğrusu” dur. Bu doğrudan nasibini alamamış insan ve toplumlar sıkıntılar içinde yaşıyorlar, kendilerine ve tüm insanlara zarar veriyorlar. Farkında olmadan bilmeden zarar veriyorlar.
Bizim insanımız ve toplumumuz da evrensel değer sistemleri üzerine oturmak, özellikle “üreticilik, verimlilik ve yaratıcılığı” kendisini rehber etmek zorundadır.
Eğitim sistemimizi, kültür sistemimizi, piyasa ekonomimizi kısaca tüm yaşam sistemimizi üretici, verimli ve yaratıcı bir temel üzerine oturtmazsak bugünümüzü yaralar, geleceğimizi öldürürüz.
Üretici, verimli, yaratıcı bir topluma doğru yönelmeye mecburken; bugün hala, üretici değil isteyici; verimli değil yavaş; yaratıcı değil tutucu izler görüyoruz dört yanımızda…
Bu izler yok edilmez, tam tersine çoğalır ve peşinden gidilirse çıkmaz ve dönülmez sokaklara girer toplumumuz ve ekonomimiz.
En önemli çıkmaz da, bu verimsiz ortamda çalışanla çalıştıranın kör dövüşüdür.
Çalışan beklediğini alamaz, çalıştıran istediğini veremez. Ve verimsizlik sürdükçe geçimsizlik kaçınılmaz olur.
Bu durumlara düşmemek için; üretimsizlik, verimsizlik, yaratıcılıksızlık hastalığından bireylerimizi, işletmelerimizi ve ekonomimizi korumak zorundayız.
Bu temel anlayışların ışığında, bu sayımızda emek piyasamızı irdeledik.
Amacı da, aracı da insan olan bu piyasanın toplum ve üretim düzenimizin temel taşı olduğunu hep biliyoruz.
Diliyoruz ki: bu piyasamız tarafları; aldığını veren, verdiğini alan bir anlayışta olsun ve “verimliliği” temel ilke edinsin.
Çünkü, verimi olmayanın yarını olmaz…
Olamaz!
(Şubat 1993)
“BÜTÜN ZAMANLARIN DOĞRULARI” için bir yorum