Değerli Arkadaşlar,
Bu günkü konu başlığımız “Turizme Farklı Bakışlar”
- Önce Genel Olarak “ Farklı Bakışı” İrdeleyelim.
“Farklı Bakış” insanlık tarihinde çok önemli bir yere sahip.
Eğer “farklı bakışlar” olmasaydı bugün;
- Hiçbir bilimsel ilerleme olmazdı. Mesela; eski hesap makineleri durur, bilgisayar olmazdı.
- Uçaklar olmazdı, roketler olmazdı, fiber optik kablolar olmazdı, o çok sevdiğimiz çağdaş kulak memeleri cep telefonları olmazdı.
Şimdi size; sizin temel işinizle ilgili “farklı bakış” lara bakalım.
- Nedir sizin işiniz?
“ Eğitim ”
Eğitim konusunda, farklı bazı bakışları size ileteyim. Galiba Bernard Show. “Çok küçük yaşlardan beri okula gitmek için “öğrenmeye” ara vermek zorunda kalmışımdır” diyor.
Mesela Sakallı Celal’in güzel bir deyişi var; “bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkündür” diyor.
Yani bazıları (farklı bakarak) eğitimin öğrenmeyi getirmeyebildiğini söylüyorlar.
Şimdi diyeceksiniz ki; “iyi ama burada ne işimiz var… burası da eğitim yeri değil mi?
Bakın ben niye buradayım? “Bitli baklanın kör alıcısı, patlak davulun sağır dinleyicisi olur” derler ya hani… O misal, beni de çağırıp dinliyorlar bazı yerler.
Ama ben en çok buraya gelmeyi seviyorum, koşarak geliyorum.
Çünkü burada da bir “farklı bakış” var.
Burada eğitimden, öğrenmeye doğru bir farklılaşma var…
Sizin hocalarınızda istek var, heyecan var, öğretme bilinci var.
Onlar birer öğrenme ve öğretme aşığı.
Ben onların bu farklı duruşlarından çok etkileniyorum.
Fark dedik ya hani, şimdi farklı bir şey yapalım,
Onları bir güzel alkışlayalım.
II.Şimdi Gelelim “Turizme Farklı Bakışa”.
Bildiğiniz gibi, “tur etmekten” gelir turizm sözcüğü.
İnsan cebine parayı koyarda; olduğu yeri bırakıp başka yerleri görmeye giderse ve de geri dönerse o “turist”tir.
Geri dönmezse, “göçmen” olur.
Sürekli turlarsa “seyyah” olur.
Peki insan niye olduğu yeri değiştirir.
Genellikle; olduğu yeri kanıksar, bakacak, görecek, öğrenecek yeni bir şey kalmaz.
Bakınız “öğrenmek” dedim.
Turizmin esas hammaddesi “öğrenme merakıdır”.
Onun için turizmciler her şeyden önce; öğrenme üzerine düşünmelidirler. Ve “öğrenmeyi öğrenmelidirler”.
“Öğrenme ortamı hazırlamayı öğrenmelidirler.
Çünkü; gelenin mutlaka bir öğrenme ihtiyacı vardır. Merak vardır. Yerken içerken, eğlenirken, yatarken, gezerken, yapılan her şeyin içinde “farklı bir şeyi öğrenme” vardır.
Onun için Turizm Yatırımı veya Turizm İşletmesi planlarken mutlaka “öğrenmeden” hareket edin.
Gelen farklı neyi görecek, neye dokunacak, neyi yiyip, neyi içecek. Kısaca ne öğrenip gidecek. Biz buna “konsept” de diyoruz.
Burada kalın bir cümle kuralım. Turizm faaliyeti, tüm ihtiyaçlardan önce öğrenme ihtiyacına dayalıdır ve oradan doğar.
İşine bu pencereden bakan turizmciler her zaman farklı ve başarılı olacaklardır.
III.Turizme Ekonomik Yaklaşımda Farklı Bakış:
Yüzyılımızda; her ülkenin ekonomisi mal ihracına dayalı olarak kurulmuştur. Kendi ihtiyaçlarından fazlasını üretip satmak, ekonomik zenginleşmenin ve refahın temeli olarak görülmüştür.
Oysa; yeni yeni “mal ihracı değil”, “tüketici ithali” modelleri ortaya çıkmaktadır.
Bu yüzden; artık mallardan daha çok insanlar ve paralar dünyayı dolaşmaktadır.
Bu yüzden tüm dünya ekonomilerinin toplam turizm harcamaları 700 Milyar Doları aşmıştır.
Bu demektir ki; dünyada 700 Milyar Dolar kazanıldığı yerde harcanmamaktadır. Bu paranın % 3 kadarı da Türkiye’nin payına düşmektedir. Diğer yandan tüm dünyada 350 Milyar Dolarlık gıda ihracatı vardır.
Görülüyor ki dünyanın en büyük sektörü “Turizm Sektörüdür”.
Türkiye bu yeni yaklaşımın neresinde durmaktadır, bir de ona bakalım.
Ülkemiz turizm gelirlerinde geçmişine göre en hızlı artış gösteren ülkedir. Dünya turizminden % 2-3 gibi bir pay alıyoruz. Bu durum yaptıklarımızın az olmadığının kanıtıdır. Ama yapabileceklerimiz, potansiyelimiz düşünüldüğünde bu pay çok küçük bir paydır.
Bu yüzden şimdi birazda yaptıklarımıza, yani, bugünkü durumumuza bakalım. Turizmde yatırım, işletme ve pazarlama düzenimize bakalım.
IV.Turizmimizde Bugünkü Yatırım, İşletme Ve Pazarlama Fotoğrafı
Klasik deyişle; Turizm sektörünün üç temel unsuru vardır. Yatırım, İşletme ve Pazarlama. Turizm işletmeleri bu unsurlara dayalı oluşurlar.
Türk Turizm Sektörü, bu üç unsurdan yatırım konusunda aktif, fakat işletme ve pazarlama konusunda pasif ve başarısızdır.
Geri dönüşü uzun (ortalama 12 yıl) turizm yatırımlarının riskini Türkiye taşımakta, işletmecilik ve pazarlama gibi vadesi kısa karlılığı yüksek işleri, yabancılar veya yabancılar yararına Türkler yapmaktadır. Diğer bir değişle, Türkiye Turizm müteahhitliği ve yatırım hamallığı yapmakta, işletmecilik ve pazarlamacılığı, özellikle satış politikalarının ve fiyatının tespitini yabancılara bırakmaktadır.
Bu yüzden Türkiye acilen turizm işletmeciliği ve pazarlama şirketlerini geliştirmek ve güçlendirmek zorundadır.
Turizm yatırımları kamusal etkisi yüksek yatırımlardır. Tıpkı yol, altyapı v.b. gibi herkese faydalıdır. Herkes bir yolla turizm yatırımından faydalanır. Çünkü Turizm Sektörü 38 sektöre iş verir ve istihdam yoğun bir sektördür.
Ancak geri dönüşü uzun yatırımlardır. Turizm yatırımı ortalama 12 yılda geri döner. Bu yüzden turizm yatırımları uzun vadeli krediler ve öz kaynak temin eden borsalar yoluyla desteklenirse büyüyebilir.
Türkiye’de turizm yatırımları uzun vadeli krediler yada borsa desteğiyle değil, müteahhitlerin vergiden kaçınma ve gayrimenkul yoluyla riskten kaçınma motifleriyle yapılmıştır.
Ancak; son 15 yılda yatırılan milli kaynaklar henüz yatırımcısına geri dönmemiştir. Çünkü geliri oluşturan fiyat ve pazarlama politikası Türk Ekonomisinin elinde değildir. Yabancı ekonomilerin elindedir.
Bu yüzden de Türkiye’de, Bankacılık Sektörü ve Borsa, turizme uzak durmaktadır.
Ülkenin verimsiz milli turizm hamallığından kurtulması için turizm işletmeciliğini geliştirmek, turizm pazarlamacılığını geliştirmek, fiyat tespit mekanizmasında edilgen değil etken olmak zorundadır.
Dünya ülkeleri bu durumu finans sektörüne görev olarak vermiştir. Çünkü turizm işletmeciliği ve pazarlamacılığı ciddi bir ön finansman gerektirir.
Örneğin; Almanya’da TUİ, Neckerman v.b gibi Tur Operatörlüğü devleri gibi tamamen bankaların kuruluşlarıdır ve onların yönetimi altında ve desteğinde milli ve stratejik kuruluşlar olarak çalışmaktadırlar.
Türkiye’de yüksek fiyatlı ve itibarlı işletmeler yabancı tur operatörlerinin alt kuruluşlarıdır (MAGIC LIFE gibi) veya onlara ön finansman karşılığı taşeronluk yapmaktadırlar.
Bu yüzden Türkiye; bankalarının desteğinde Milli Turizm Operatörlüğünü ve İşletmeciliğini geliştirmeli ve uluslararası piyasalarda stratejik ve güçlü kuruluşlar olarak çalışmalarını temin etmelidir.
Aksi taktirde; Türk Turizmi yabancı tur operatörlerinin oyuncağı olacak, Türkiye ucuza satılacak ve satış ciroları dışarıda kalacaktır.
Bugün Türkiye turizm gelirlerinin çoğu dışarıda kalmaktadır. Çünkü Türkiye Stratejik Turizm Merkezi değildir. Fiyat ve doluluk kararları, yabancı orijinli pazarlayıcılar ve taşıyıcılarca dışarıda verilmektedir. Satış karları ve taşıma bedelleri, büyük ölçüde ülke dışında kalmaktadır.
- Farklı Bakışı Farklılığa Dönüştürmek İçin Yapmamız Gerekenler
Buraya kadar teorik olarak “Farklı Bakışı” ve sektörün şimdiki fotoğrafını ortaya koymaya çalıştık. Bu noktada biraz ve genel hatlarıyla fark için yapmamız gerekenlere bakalım.
- Tüketici İthal Etme Bilincine ve Top Yekun Pazarlama Düzeyine Ulaşma
Genel Olarak; ülkemizin yönetimi, piyasaları ve halkı; dünya tüketicilerini ülkeye ithal etme bilincine yükselmeli ve “Top Yekun Pazarlama” sorumluluğu almalıdırlar.
Top yekun pazarlama anlayışında sadece turizmciler değil; devlet, piyasa ve tüm halk, “Tüm Ülkeyi Ürün Haline Getirme” hedefine yönelmeli ve bu ürüne katkıda bulunmaya çalışmalıdır.
- Çöpçüden, Belediye Başkanına
- Garsondan, Genel Müdüre
- Memurdan, Bakana
- Muhabirden, Gazete Genel Yönetmenine
Herkes turizm ürünü üreticisidir. Kısaca herkes turizmcidir.
Diğer yandan;
- Organik domatesten, pazar yerine
- Bisikletten, yaya bölgesine
- Tarihi eserden, müzeye
- Kuşlardan, ormana
- Bitkilerden, çayıra
- Otel odasından, şehir parkına kadar yaşamın içindeki her şey ve her yer turizm ürünüdür.
Diğer bir deyişle; herkesin iş bulduğu, çalışkan, sağlıklı, güler yüzlü, kültürlü, hür, demokrat ve zengin olduğu bir ülke en iyi üründür. Herkes böyle bir ülkeye gelir. O yüzden nihai hedef budur. Böylelikle tüketici ithali dediğimiz temel ekonomik hedef gerçekleşmiş ve ülkenin top yekun pazarlanması sağlanmış olur.
- Anadolu Arşivini Doğru Anlamak ve Anlatmak.
Anadolu bir ekolojik arşivdir. Doğa tarihi burayı dünyanın imtiyazlı bölgesi yapmıştır.
Ekolojik imtiyaz; mono değil poli olmak demektir.
Çeşitliliğin bol olduğu ülke ekolojik zenginliğe sahiptir.
Anadolu da; tüm Avrupa kıtasında var olan kadar bitki ve hayvan türü vardır.
Bir ülkede, bir kıta zenginliği vardır. Yine Avrupa’da var olan kadar iklim zenginliği vardır.
Kısaca; Anadolu ekolojik bir hazinedir.
O yüzdendir ki; tarih boyunca insanlar hep buraya akmışlar ve Anadolu tarih katmanlarıyla oluşmuştur. Üst üste 7 kat tarih vardır Anadolu’da. Bu yüzden Anadolu bir tarih arşividir de.
Ancak; Anadolu’yu, “böbürlenerek” değil, önce anlayarak, sonra anlatarak dünya insanı için ürün haline getirilebiliriz.
Örneğin; Antalya anlaşılmadan planlanamaz, yapılandırılamaz, farklılaştırılamaz ve nihayet anlatılamaz ve pazarlanamaz.
- Yeni Makro Ekonomik ve Sektörel Yaklaşımlar Edinmek:
Konuya önce yatırımlar açısından yaklaşalım.
Her ekonominin temel hedefi “Faktör Fiyatları Minimizasyonu ve Faktör Kalitesi Maksimizasyonu”dur. Pahalı girdilerle ucuz ürün elde edilemez. Türk turizmi de en pahalı girdilerle ucuza turist ağırlama imkansızlığını denemektedir. Ülkenin tüm üretim girdileri, tabi bu arada turizm girdileri ve vergileri de dünya seviyelerine çekilmelidir.
Böyle yapılırsa turizm işletmeciliği karlı hale gelir, öz kaynak piyasaları ve bankacılık turizmden kaçmaz. Bugün maalesef borsa ve banka turizmden uzak durmaktadır. 10-12 yılda geri dönen yatırımlar kısa vadeli kaynaklarla realize edilmeye çalışılmaktadır.
Diğer yandan yatırımlar içlerine özgün ve farklı olanı almalı, “kitch”, “kopya temalarından” uzaklaşmalı, öğretici ve farklı temalar ve konseptler yatırımla buluşmalıdır. Bugün başka sarayların kopyaları ve bir takım batmış gemiler tema olarak kullanılıp kopyalanıyor. Yapılması gereken bu mu? Ülkenin turiste öğrenme kaynağı olabilecek ve ilginç gelecek teması mı yok?
Şimdi de konuya öğrenme ve işletme açısından yaklaşalım.
Bu konuşmanın başında “Turizm Öğrenme İhtiyacından Doğar” demiştik. Bu kesin… Ama ürünü öğrenme temelli olan turizmcinin kendi öğrenme düzeni hiç de iç açıcı değil.
Bugün; eğitim programlarıyla işletmelerde var olan uygulamalar birbirini tutmamaktadır. Software uyuşmazlığı, büyük bir bocalama ortamı doğurmaktadır.
Bazı eğitim sistemlerinde, mesela; askeri okullarda verilen eğitim sahada yapılan uygulamayla birebir çakışmaktadır. Ancak turizm sektöründe durum “bir çok sektörde olduğu gibi” maalesef böyle değildir.
Turizm eğitiminde, eğitime giriş ve eğitim süreci yanlış uygulanmaktadır. Her eğitim öncelikle, eğitimi alan kişi ile başlar. Bunun için, eğitimde ilk hedef, eğitimi alacak olan gurubu doğru belirlemek olmalıdır. Yeri gelmişken söyleyelim, turizm eğitimindeki bugünkü seçme ve yerleştirme düzeni çok sağlıklı değildir. Önce bu sorun çözülmeli turizm sektöründe hizmet verecek kişi hasbel kader bu sektörü seçmiş olmamalıdır. Çünkü ancak merak eden, ilgi duyan ve sorgulayan kişi ezber sürecinden çıkar ve öğrenme sürecine girer.
Diğer yandan, eğitim kurumlarıyla işletme arasındaki ilişkilerde kopuktur. Çünkü; yatırımcılar eğitime gerekli önemi vermeden ve işletmelerinde yeterli eğitim alt yapısını oluşturmadan fiziki kapasitelerini artırmaya yönelik çalışmalara ağırlık vermektedirler. Sonunda iyi yönetilemeyen fiziki yapılar ortaya çıkmaktadır. Oysa işletme sürekli bir öğrenme ortamına dönüştürülmeli ve özellikle üniversitelerle ortak çalışılmalıdır. Bugünün öğrenme sürecinde, eğitim kurumlarında geçen öğrenme zamanı çok ve ezbere dayalı, işletmede öğrenme zamanı, yani stajlar çok az ve yetersizdir. Unutulmamalıdır ki insan en iyi eliyle öğrenir.
Kişi de hayatını bir öğrenme süreci olarak algılamalı, okulla sınırlı tutmamalıdır. Öğrenmeye yukarıda bahsettiğimiz gibi “sürekli bir öğrenme ortamına dönüşmüş” işletmede de devam etmelidir.
Bugünkü turizm eğitiminin stratejik ve kurmay devamı yoktur. Bir işletmede genel müdür olmuş kişi için sınır olduğu yerdir. İşletmelerinde en tepeye gelmiş yöneticilerin stratejik ve kurmay özellikleri kazanacakları Turizm Akademileri veya Programları geliştirilmelidir. Dönüp baktığımızda bugünün ve geleceğin Turizm Politikalarını belirleyen Turizm Bakanlığı’nda lisans eğitimi turizm olan ve sektörden gelmiş hemen hemen hiç insan yoktur. Bu durum sektörün gerçek stratejilere ve politikalara ulaşmasını da engelleyen en önemli husustur.
“Turizmde Öğrenme Sağlığı” için yatırım şirketlerinden bağımsız, işletme şirketlerinin doğup güçlenmesini de sağlamak zorundayız.
Çünkü; ancak bu işletme şirketleri bilgi ve deneylerini akademisyenlerle paylaşarak onlarında katkılarıyla, software haline dönüştürebilirler ve software dayalı okullar ve ekolleri doğurabilirler.
Umuyorum, gelecekte işletme zincirleriyle üniversitelerin iç içe geçtiği bir öğrenme ortamı doğacaktır.
Yoksa yukarıda bahsettiğimiz okul ve işletme uyumsuzluğu sürer gider.
Bu da turizmcilerin mutsuzluğunun sürüp gitmesi demektir.
İşletmeciler ve üniversiteler, birebir işbirliği yaparlarsa, turizm sektörü ne aradığını bilen işletmelere ve ne yapabileceğini bilen insanlara kavuşacaktır. Unutmayalım ki, ne aradığını bilen kaplumbağa, ne aradığını bilmeyen tavşandan önce hedefe varır.
Son olarak ve inanarak diyorum ki; bu çatının altında ne vereceğini bilen hocalar ve ne aradığını bilen öğrenciler var.
Ben de bu bilinç ortamından yararlanmak için sık sık buraya geliyorum.
Değerli hocalarınızı ve sizleri böyle değerli bir öğrenme ortamı oluşturduğunuz için kutluyorum ve alkışlıyorum.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.