BENİM DOĞDUĞUM YERLER ;
VADİLER, DERELER, TEPELER..
İçine doğulan ekolojik ortam kimliği belirleyen temel unsurlardan biridir kuşkusuz.
“Benim doğduğum yerler ” şiiri Cemil Çakmaklı’nın kendi dilinden içine doğduğu ekolojik ortamı anlatıyor.
BENİM DOĞDUĞUM YERLER;
VADİLER, DERELER, TEPELER…
Oralarda, bizim oralarda Devrek’de, Beycuma’da, Çaycuma’da Kıpır kıpırdır dünya
Kıpır kıpırdır yeryüzü….
Bir iner, bir çıkar
Bir çıkar, bir iner
Ve bu kıpırtıdan doğan
Vadiler, dereler, tepeler
Göz alabildiğince uzanır gider…
Kitaplar buralara Filyos Vadisi der..
Resim şöyledir; Bir kere fon yeşildir, yemyeşildir
Her taraf vadidir, deredir, tepedir
Vadilerde; çaylar dereler
Tepelerde ormanlar
Ihlamurlar, kestaneler, meşeler
Kuşlar, kelebekler, çiçekler
Övünmek gibi olacak ama
Bir de mesela, Yedigöller
Tepelerdeki ormanlar
Ihlamurlar, kestaneler, meşeler
Geceleri bulutlarla
Yıldırımlar saçarak sevişirler…
Ve bulutlar geceler boyu
Gelin olurlar, yağmur doğururlar
Geceleri tepelerde,
Ihlamurda, kestanede, meşede
Gelin olan bulutlar
Yağmurlarının peşinden vadilere inerler
Belki de utanıp geceki sevişmeden
Sis olup kuytulara sinerler
Güneşin ilk ışıklarıyla da sisler
Yeniden gelin olup yeniden gelmek için
Usul usul, sessizce kalkıp giderler
Ormanların ve bulutların çocukları
Yağmur damlaları
Vadilerde, çaylarda, derelerde toplanarak
Atlayarak, zıplayarak, oynaşarak
Bahçeleri, bostanları sulayarak
Yedigöller’den, Devrek’ten, Beycuma’dan
Safranbolu’dan Yenice’den
Birbirlerine doğru koşarlar
Gökçebey’de kavuşurlar,
Çaycuma’dan geçip denize ulaşırlar…
İşte burası Filyos Vadisi’dir.
İşte burası cennetin kardeşidir.
Filyos Vadisi benim memleketimdir.
İşte ben memleketimin
Sayısız tepelerinden birinde
Çakmaklı Tepesinde, babamların tepesinde
Bulutlara, sislere
Ormanlara, yeşillere
Kestanelere, meşelere, cevizlere doğmuşum
Üç yüz altmış derece bir ufka doğmuşum
Bu yüzden ben tepeleri severim
Tepelerde olmazsam, ufukları görmezsem
Uzağa bakmazsam, yaşayamam
Hep derim, herkese söylerim;
“Ekmeksiz kalırsan arar bulursun,
Ufuksuz kalırsan kurur ölürsün…”
Çakmaklı Tepesinde, ufkumun bir ucunda
Doğduğum odanın tam karşısında
Annem tarafının tepesi, Beylik Tepesi
Ve onun beyaz minaresi vardı…
Annem her sabah ilk olarak, farkettirmeden
Kendi tepesine, kendi geldiği eve bakardı
İki tepenin arasında, tam ortasında
Güneşin battığı Yayla çamlığından,
Filyos Irmağı’na doğru
Beycuma Vadisi uzanırdı…
Vadideki en geniş yerde,
Salkım saçak çayların ve derelerin birleştiği düzlükte
Yüz kadar evi, çarşısı, camisi, karakolu
O yıllarda bana çok büyük gelen
Beş sınıflı ilkokulu ile
Beycuma Kasabası dururdu
Durmak ne demek, adeta;
Kurum kurum kurulurdu
Her sabah gün ışırken,
Önce sisler sessizce kalkıp giderdi vadiden
Ve sislerin boşalttığı yerden
Güneşte ışıl ışıl parlayan
Çaylar, dereler, çatılar, minareler
Fırlardı bir anda, aniden…
Her sabah tekrar eden bu müthiş gösteriden
Mahrum kalmamak için ben
Herkesten önce kalkar, burnumu soğuk camlara dayardım…
Sonra bir ara annemin sesini duyardım
“Oğlum üşüyeceksin, yatsana ne var dışarda?”
Sonra, benim çiçekli yorganı alır gelir
Üstüme örter, yanıma girer
Kucaklar, öper, koklardı
Kendi geldiği tepeyi göstererek
“Bak! Az’zabla bize bakıyor” derdi
Böyleydi işte, tam böyle
Çocukluğumun Coğrafyası
İki tepe bir vadiydi
Ama bu iki tepe bir vadi,
Gördüğüm, adımladığım, özümlediğim bir yerdi
Gerçekti, gerçekten bana aitti…
Bu iki tepenin Türkmenleri,
Türkmenlerin beyleri eğitti beni…
Ama aslında, onları da beni de
Bu tepeler, bu vadiler, bu çaylar, bu ırmaklar
Ihlamurlar, kestaneler, meşeler
Bulutlar, yağmurlar ve sisler
Çeşit çeşit bitkiler, börtüler ve böcekler
Hepsi birden, yani bu ekosistem
Kendi içinde eritti bizi
Kendi gibi etti, büyüttü bizi…
Şimdi bilmiyoruz hiç birimiz
Oralar biz mi, biz oralar mıyız?
Ama doğru bir şey var, onu yapmalıyız
Oralarda doğduk, oralarda batmalıyız
Yani sonunda; bu ekosistemin bağrında yatmalıyız…
Dr. Cemil Çakmaklı
O dereler de biz de baldırı çıblak yürüdük ve de yüzdük. O senin bahsettiğin tepelerin bir bölümünde koştuk gittik yukarıdan aşağıya.oğu zamanda Tepe taklak yuvarlandık ve de yaralandık. Ama hiç de ağlamadık. Ama şimdi ağlamak geldi içimden. Hatırlamak bile bir güzel ve de buruk. Babanın bana yan cebinden çıkartıp harçlık verdiğini hatırlıyorum ve O muhterem Anne nin Beycumadaki eviniz de bir defasında beraber yemek yedik. Kendisini Rahmetle yadediyorum. Rahmetli Hüseyi Amcanında bilhassa OrmanSendikasını kurduğu dönemdeki heyecanını bu gün bile bire bir hatırlıyorum. Türkiyenin Sendikal yasamında Belkin de bir ilki başarmıştır . Bu yasamda hiçbir zaman yiğidin hakkı yiğide verilmediğnden….cemil şiirin beni çok duygulandırdı. Aslında beni duygulandıran kopmuş olmamız. Bu ne nankör bir Dünya ki bunu da yapabiliyor. Aradan nerede ise 40 sene geçiyor ve ben yazıklar olsun bu yıllara diyorum. Bu yaz seni mutlaka görmek isterim. Özel yazmak istersen lütfen nailyksel@yahoo. de -Mail adresime
BeğenLiked by 1 kişi